Tarih boyunca insanların öğrendiği her şey internette yoktu. İnternetten önce araştırma için kitaplar kullanılsa da kitaplardan önce atalarımız bilgiyi sözlü olarak iletmek zorundaydı.
Peki birisinin Dünya’nın çevresini bilgisayar kullanmadan doğru bir şekilde tahmin etmesi nasıl mümkün olabilir?
Antik astronomi, insanların karmaşık aletlerin yardımı yerine yalnızca görsel gözlemleri kullandığı, kafa karıştırıcı bir alandı.
Belirli sorunları çözmek için entelektüel hünerleri olsa bile ilk bilim insanlarının çoğu sosyal ve dini geleneklerle savaşmak zorunda kaldı.
Küresel bir Dünya fikri, Yunan felsefesinde MÖ 6. yüzyılda Pisagor’dan ortaya çıktı ve alay konusu oldu, çünkü o zamana kadar Dünya tamamen düz kabul ediliyordu.
Aristoteles, M.Ö. 330 yılına kadar ampirik zeminde Dünya’nın küresel şekline dair kanıtlar sunmuştur ki bu, düşündüğünüzde çok yavaş bir ilerlemedir.
Dünya düzse, Dünya’nın çevresini belirleme sorununun hiçbir önemi yoktu, ancak yavaş yavaş, insanlar gerçek şekli kabul etmeye başladıklarında, dünyamızın gerçekte ne kadar büyük olduğunu tam olarak bilmeleri gerekiyordu.
Eratosthenes bunu başardı ?
Eratosthenes, M.Ö. 240 yılında Dünya’nın çevresini doğru bir şekilde hesaplamayı başardı. Peki teknolojiden yoksun o yıllarda, ünlü coğrafyacı bunu nasıl yapabildi?
Eratosthenes, bir Yunan matematikçisi ve İskenderiye Kütüphanesi’nin baş kütüphanecisiydi. Onun Dünya’nın büyüklüğünü belirleme yöntemi, basit bir geometri hesaplamasından başka bir şey değildi.
Eratosthenes nasıl bir yöntem kullandı ?
Eratosthenes, Yaz Gündönümü’nde Güneş’in Mısır’ın güneyindeki Syrene kasabasında tam tepede olduğunu biliyordu. Güneş tam tepede olduğu için, o kasabada bulunan bir kuyunun dibine gölge düşmüyordu.
Ayrıca memleketi İskenderiye’nin Sirene’nin daha kuzeyinde olduğunu biliyordu ve iki şehir arasındaki yürüyerek tam mesafe kolayca belirlenebiliyordu.
Daha sonra Eratosthenes, ‘gnomon’ adı verilen uzun bir çubuğun uzunluğunu ölçtü ve onu İskenderiye’de yere sapladı. Güneş ışınları gnomon’a çarptığında, bir gölge düşürdü.
Güneş, Sirene’de tam tepede olduğu için, İskenderiye’den bakıldığında gölgesinin eğik olması gerekiyordu.
Gölgenin uzunluğu ve çubuğun gerçek uzunluğu, Eratosthenes’in Güneş’in eğim açısını hesaplamasına izin verdi. Bu, gölgenin uzunluğu ile çubuğun uzunluğu arasındaki oranın ters tanjantı alınarak yapılabilir.
“A” olarak etiketlenen açı yukarıdaki şekilde gösterilmektedir. Basit geometri kurallarıyla, A’nın iki şehir arasındaki mesafenin Dünya’nın merkezinden yaptığı açı olduğu da gözlemlenebilir.
Bu açı yaklaşık 7.2 derece olarak bulundu. Artık Eratosthenes, iki şehir olan Sirene ve İskenderiye arasındaki karşı açıyı ve gerçek mesafeyi bildiğine göre, Dünya’nın toplam çevresini hesaplayabilirdi. Kullandığı formül çok basitti:
İskenderiye ile Sirene arasındaki mesafe = D kilometre
Dünya’nın merkezine göre açıları = 7.2 derece
Çemberin toplam açısı= 360 derece
Dünyanın Toplam Çevresi= ((360/7.2) x D ) kilometre
O zamanlar Yunanistan’da popüler olan ölçü birimi “stadyumdu”. Tarihçiler, tek bir stadyumun gerçek uzunluğunu henüz çözemediler, ancak popüler tahminler, bunun 160 metre civarında olduğunu gösteriyor.
Eratosthenes, çevrenin yaklaşık 40 bin 74 kilometre olan 252 bin stadyum olduğunu tahmin etti. Şaşırtıcı bir şekilde, gerçek kutup çevresi bu tahminden sadece 66 kilometre daha büyük!
Kısacası Eratosthenes, basit bir yöntem kullanarak binlerce yıl önce Dünya’nın çevresini doğru hesaplamayı başardı.
İlk olarak, evimizin gerçekte ne kadar büyük olduğunu öğrenmemiz bizim için çok önemliydi! Coğrafi araştırma, bu tespitin ardından sıçrayarak gelişti.
Tutulmaların incelenmesi sayesinde, Ay’ın ve Güneş’in boyutunu tahmin etmek de daha kolaydı, çünkü Dünya’nın boyutuna göre ne kadar büyük bir gölge oluşturduğunu biliyorduk.