Bu sorunun cevabı aslında birçok faktörün bir araya gelmesiyle hayat buluyor. Bu durumun tamamen fizyolojik nedenlere dayandığını düşünebiliriz. Ancak asıl cevap hem fizyolojik hem de psikolojik etkenlerde yatıyor.
Hafta içi ve hafta sonları arasındaki uyanma saatlerindeki farklılık, günlük rutinlerimizdeki değişikliklerden kaynaklanıyor. Hafta içi genelde iş veya okul gibi belirli bir programa bağlıyız. Bu rutin, sabahları erken uyanmayı ve belirli bir saatte hazır olmayı gerektiriyor.
İşte tam da bu yüzden hafta içi uyanmak zor ve sıkıcı gelebilir çünkü belirli bir amaca hizmet ediyor.
Peki ya hafta sonları? O günler bu zorunluluklarımız olmadığı için daha serbest bir zaman dilimine sahibiz. Bu özgürlük aslında biz farkında bile olmadan içsel motivasyonumuzu artırıyor. Çünkü o gün ne yapacağımızı belirleme özgürlüğümüz var!
Bu durum aslında bize heyecan ve motivasyon veriyor. Dolayısıyla hafta sonları alarma bile ihtiyaç duymadan uyanmamızın sebebi beynimizin sinyallerinde saklı. Bu günü kendimize ayıracağımız, sorumluluğun olmadığını bilerek hareket edeceğimiz için gece kafamız rahat bir şekilde uykuya dalıyoruz.
En önemli etmenin stres faktörü olduğunu unutmamakla birlikte biyolojik saati de es geçemeyiz.
Hafta içi düzenli olarak erken saatte uyanmak, vücudun biyolojik saatini de belirli bir düzene sokuyor. Bu yüzden bazı sabahlar alarma bile ihtiyaç duymadan vücudumuz kendisi uyanıyor.
Bu etmen fizyolojik olsa da aslında hepimizin yaşadığı bu durumun tek cevabı: Ertesi gün bir sorumluluğumuzun olmamasının getirdiği psikolojik rahatlık.
Uykuya dalmadan önce yarının ne kadar güzel geçeceğini düşünürseniz, zihniniz o günü yaşamak için bir an önce uyanacaktır. Denemesi bedava!